Soru: Genel olarak oyun anlayışınız nedir? Beşiktaş nasıl bir futbol oynamalı?
Erling Moe:
"Biz, Beşiktaş'ın kompakt bir takım olmasını istiyoruz. Yüksek, orta ve düşük bloklarda baskı uygulayabilen bir takım. Üç fazın her birinde iyi ve karşı takım için zorlayıcı olmalıyız. Hedefimiz, topu hızlıca geri kazanmak ve sürekli olarak öne oynayan bir savunma sistemiyle hareket etmek. Yani savunmada geri koşmak zorunda kalmadan, hücum yönlü savunma anlayışıyla oynayabilmek istiyoruz. Top bizdeyken geçiş hücumlarında iyi olmalıyız. Bu konuda oldukça ilerleme kaydettik, çok iyiyiz diyebilirim. Topa sahip olduğumuzda da topu sadece tutmak değil, rakibi açmak için kullanmak istiyoruz. Bunun için hem arkaya koşular hem de paslarla rakibi açmak önemli."
"Yani bizim için mesele şu: Bu tür takımları nasıl yeneceğimizi öğrenmek için zaman harcamamız gerekiyor. Çünkü bu takımlar kapanıyor, savunma yapıyor ve kontratak kovalıyor. Bu tür takımlara karşı oynamak genellikle en zoru oluyor. Sezon geneline baktığımızda Galatasaray sanırım bir maç kaybetti, Fenerbahçe de çok fazla kaybetmedi. Biz 8 maç kaybettik, yanlış hatırlamıyorsam. Yani çok az hata yapma şansın var."
"Galatasaray ve Fenerbahçe ekonomik olarak bizden oldukça öndeler. Ama biz de ligdeki çoğu kulübe kıyasla iyi durumdayız. Eğer iyi bir takım bütünlüğü kurabilirsek çok ileriye gidebiliriz. Bu konuda hâlâ gelişmemiz lazım. Trabzonspor'u yendik, Fenerbahçe'yi yendik, Galatasaray'ı da... Ama sorun şu ki, daha kolay görünen takımlara karşı yeterince iyi değildik."
"Ama futbolda mazeret yoktur. Biz göreve geldiğimizde durum buydu ve bu sürede çok şeyi iyileştirdik. Kendi futbol anlayışımızı ve antrenman sistemimizi getirdik. Ama her şeyi yapamadık çünkü bu çok fazla olurdu. Şimdi tam bir sezon öncesi hazırlık dönemi geçirmek güzel olacak. Kendi imzamızı daha net atabileceğiz. Bu yüzden önümüzdeki sezon oldukça heyecan verici olacak."
Soru: Beşiktaş'ta geçirdiğin ilk altı ayı nasıl özetlersin?
Erling Moe:
"Bu, benim ilk kez yaşadığım bir şeydi. Ole için ikinci kez olmuş olabilir: Bir sezonun ortasında göreve başlamak. Yükselişlerimiz ve düşüşlerimiz oldu. Bu da kulübün içinde bulunduğu durumla birebir örtüşüyordu. Çok sayıda teknik direktör değişikliği olmuştu. Bu tür dönemlerde, sürekli teknik direktör değiştiğinde, kadro çok parçalı hale gelir. Tek bir kişinin oluşturmadığı, farklı kişilerin bir araya getirdiği bir grup olur. Bu sistemin nasıl çalıştığını anlamak ilginçti."
"İstanbul içindeki bu durumun dışında, deplasman maçlarına gittiğinde de aynı şey yaşanıyor. Mesela son maç Bodrum'daydı. Havaalanından çıkar çıkmaz otobüs durmak zorunda kaldı. Her yer insan doluydu, meşaleler yakıldı, her taraf duman altı oldu. Yani Türkiye'de nereye gidersen git, Beşiktaş taraftarları her yerde var. Bu da gerçekten çok eğlenceli."
"Beşiktaş'taki rolüm farklı; Ole'nin yardımcısıyım. Baskı Ole'nin üzerinde. Orada baskı gerçekten büyük; televizyon, gazeteler, sosyal medya... Bu bir klişe olabilir ama Türkiye'de futbol gerçekten bir din gibi. İstanbul, çok net bir şekilde üçe bölünmüş durumda. Üç büyük kulüp var: Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş."
"Ole ile Molde'de birlikte çalıştığımızdan beri yıllardır temas halindeyiz. Hep şöyle konuşmuştuk; bir gün yine birlikte bir şey yapmak ilginç olur. Biraz düşündükten sonra Ole'nin teklifini kabul ettim. Türkiye işi biraz farklı, özel bir macera. Hakkında hem pozitif hem de negatif çok şey duymuştum. Ama şimdi geriye dönüp bakınca çoğu şey pozitifti. Oradaki taraftarların tutkusu ve futbola olan ilgileri çok etkileyiciydi. Bu beni oldukça hızlı cezbetti. Ole ile tekrar çalışmak da beni motive etti. Yani oldukça çabuk bir şekilde anlaştık."
Erling Moe:
"Biz, Beşiktaş'ın kompakt bir takım olmasını istiyoruz. Yüksek, orta ve düşük bloklarda baskı uygulayabilen bir takım. Üç fazın her birinde iyi ve karşı takım için zorlayıcı olmalıyız. Hedefimiz, topu hızlıca geri kazanmak ve sürekli olarak öne oynayan bir savunma sistemiyle hareket etmek. Yani savunmada geri koşmak zorunda kalmadan, hücum yönlü savunma anlayışıyla oynayabilmek istiyoruz. Top bizdeyken geçiş hücumlarında iyi olmalıyız. Bu konuda oldukça ilerleme kaydettik, çok iyiyiz diyebilirim. Topa sahip olduğumuzda da topu sadece tutmak değil, rakibi açmak için kullanmak istiyoruz. Bunun için hem arkaya koşular hem de paslarla rakibi açmak önemli."
"Yani bizim için mesele şu: Bu tür takımları nasıl yeneceğimizi öğrenmek için zaman harcamamız gerekiyor. Çünkü bu takımlar kapanıyor, savunma yapıyor ve kontratak kovalıyor. Bu tür takımlara karşı oynamak genellikle en zoru oluyor. Sezon geneline baktığımızda Galatasaray sanırım bir maç kaybetti, Fenerbahçe de çok fazla kaybetmedi. Biz 8 maç kaybettik, yanlış hatırlamıyorsam. Yani çok az hata yapma şansın var."
"Galatasaray ve Fenerbahçe ekonomik olarak bizden oldukça öndeler. Ama biz de ligdeki çoğu kulübe kıyasla iyi durumdayız. Eğer iyi bir takım bütünlüğü kurabilirsek çok ileriye gidebiliriz. Bu konuda hâlâ gelişmemiz lazım. Trabzonspor'u yendik, Fenerbahçe'yi yendik, Galatasaray'ı da... Ama sorun şu ki, daha kolay görünen takımlara karşı yeterince iyi değildik."
"Ama futbolda mazeret yoktur. Biz göreve geldiğimizde durum buydu ve bu sürede çok şeyi iyileştirdik. Kendi futbol anlayışımızı ve antrenman sistemimizi getirdik. Ama her şeyi yapamadık çünkü bu çok fazla olurdu. Şimdi tam bir sezon öncesi hazırlık dönemi geçirmek güzel olacak. Kendi imzamızı daha net atabileceğiz. Bu yüzden önümüzdeki sezon oldukça heyecan verici olacak."
Soru: Beşiktaş'ta geçirdiğin ilk altı ayı nasıl özetlersin?
Erling Moe:
"Bu, benim ilk kez yaşadığım bir şeydi. Ole için ikinci kez olmuş olabilir: Bir sezonun ortasında göreve başlamak. Yükselişlerimiz ve düşüşlerimiz oldu. Bu da kulübün içinde bulunduğu durumla birebir örtüşüyordu. Çok sayıda teknik direktör değişikliği olmuştu. Bu tür dönemlerde, sürekli teknik direktör değiştiğinde, kadro çok parçalı hale gelir. Tek bir kişinin oluşturmadığı, farklı kişilerin bir araya getirdiği bir grup olur. Bu sistemin nasıl çalıştığını anlamak ilginçti."
"İstanbul içindeki bu durumun dışında, deplasman maçlarına gittiğinde de aynı şey yaşanıyor. Mesela son maç Bodrum'daydı. Havaalanından çıkar çıkmaz otobüs durmak zorunda kaldı. Her yer insan doluydu, meşaleler yakıldı, her taraf duman altı oldu. Yani Türkiye'de nereye gidersen git, Beşiktaş taraftarları her yerde var. Bu da gerçekten çok eğlenceli."
"Beşiktaş'taki rolüm farklı; Ole'nin yardımcısıyım. Baskı Ole'nin üzerinde. Orada baskı gerçekten büyük; televizyon, gazeteler, sosyal medya... Bu bir klişe olabilir ama Türkiye'de futbol gerçekten bir din gibi. İstanbul, çok net bir şekilde üçe bölünmüş durumda. Üç büyük kulüp var: Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş."
"Ole ile Molde'de birlikte çalıştığımızdan beri yıllardır temas halindeyiz. Hep şöyle konuşmuştuk; bir gün yine birlikte bir şey yapmak ilginç olur. Biraz düşündükten sonra Ole'nin teklifini kabul ettim. Türkiye işi biraz farklı, özel bir macera. Hakkında hem pozitif hem de negatif çok şey duymuştum. Ama şimdi geriye dönüp bakınca çoğu şey pozitifti. Oradaki taraftarların tutkusu ve futbola olan ilgileri çok etkileyiciydi. Bu beni oldukça hızlı cezbetti. Ole ile tekrar çalışmak da beni motive etti. Yani oldukça çabuk bir şekilde anlaştık."
Seninle,başlıyor,bitiyor her günüm
Siyahına mahkumum Beyazına sürgünüm
Siyahına mahkumum Beyazına sürgünüm