Bir kulübün başına teknik direktör getirmenin ağırlığı, o ismin geçmişiyle değil, kulübe ne katabileceğiyle ölçülür. Bu yazıyı yazarken hâlâ içimde bir tereddüt var çünkü ne tamamen sahiplenebiliyorum hocayı, ne de “bırakalım gitsin” diyebiliyorum. İşte sıkıntı da tam burada başlıyor zaten.
Ole, Beşiktaş’ın başına geçtiğinden beri net bir oyun kimliği oturtabilmiş değil.
Bazen topu rakibe bırakıp kontra arayan bir takım izliyoruz, bazen gereksiz bir şekilde topu çevirip pozisyona giremeyen bir Beşiktaş.
Yani plan, maç maç değişiyor; hatta aynı maç içinde bile taktik dağılıyor.
Peki bu tamamen hocanın suçu mu?
Bence hayır.
Çünkü elinde kurguya uygun bir kadro yok.
Amir, savunmanın ortasında kayboluyor
Rashica sürekli çizgide eziliyor.
Ama Ole’nin de ciddi eksikleri var.
1. Oyuncu değişiklikleri hep geç.
2. Takımı fiziksel olarak ayağa kaldıramadı.
3. Genç oyunculara şans vermiyor. Bu da gelecek adına ciddi bir eksi.
Yani ortada ne bir “yapı” var ne de bu yapının “istikrarı”.
Ancak tam da burada bir ayrım yapmak lazım.
Beşiktaş artık hoca kovarak hiçbir yere varamaz.
Yıllardır süren bu döngüden çıkmamız lazım.
Ama “bu sezon da bitsin, sonra bakarız” kafasıyla hareket edilecekse, o zaman ne Ole’ye yazık olur, ne de bize sürpriz olur.
Ole’nin oyun planı netleşmeden, kadro mühendisliği tamamlanmadan kimse ona gerçek adaletle yaklaşamaz.
Ama Beşiktaş da daha fazla hata kaldırmaz.
Ya hocayı destekleyip kurumsal bir akıl oluşturacağız…
Ya da yine sezon ortasında yeni bir sil baştan masalı dinleyeceğiz.
Seçim bizim değil, yönetenlerin.
Ama faturayı her zamanki gibi biz taraftar ödüyoruz.
Ole, Beşiktaş’ın başına geçtiğinden beri net bir oyun kimliği oturtabilmiş değil.
Bazen topu rakibe bırakıp kontra arayan bir takım izliyoruz, bazen gereksiz bir şekilde topu çevirip pozisyona giremeyen bir Beşiktaş.
Yani plan, maç maç değişiyor; hatta aynı maç içinde bile taktik dağılıyor.
Peki bu tamamen hocanın suçu mu?
Bence hayır.
Çünkü elinde kurguya uygun bir kadro yok.
Amir, savunmanın ortasında kayboluyor
Rashica sürekli çizgide eziliyor.
Ama Ole’nin de ciddi eksikleri var.
1. Oyuncu değişiklikleri hep geç.
2. Takımı fiziksel olarak ayağa kaldıramadı.
3. Genç oyunculara şans vermiyor. Bu da gelecek adına ciddi bir eksi.
Yani ortada ne bir “yapı” var ne de bu yapının “istikrarı”.
Ancak tam da burada bir ayrım yapmak lazım.
Beşiktaş artık hoca kovarak hiçbir yere varamaz.
Yıllardır süren bu döngüden çıkmamız lazım.
Ama “bu sezon da bitsin, sonra bakarız” kafasıyla hareket edilecekse, o zaman ne Ole’ye yazık olur, ne de bize sürpriz olur.
Ole’nin oyun planı netleşmeden, kadro mühendisliği tamamlanmadan kimse ona gerçek adaletle yaklaşamaz.
Ama Beşiktaş da daha fazla hata kaldırmaz.
Ya hocayı destekleyip kurumsal bir akıl oluşturacağız…
Ya da yine sezon ortasında yeni bir sil baştan masalı dinleyeceğiz.
Seçim bizim değil, yönetenlerin.
Ama faturayı her zamanki gibi biz taraftar ödüyoruz.
"Siyahsa karanlığım, beyazsa öfkemdir. Adı Beşiktaş!"